- Dostum, Demirkazık Kuzey ve Doğu duvarları bir günde çıkılır. Ne dersin? - Bilmem ki ağabey!? Oraları sen daha iyi bilirsin. Sen olur dersen ben varım! Tafa'nın bu sözleri ile 2003 yılında başlayan bu hayal (proje) 05 Eylül 2006 tarihinde hayat buldu.
Tırmanışın birkaç gün öncesine dönecek olursak; Ankara'da “Macera Akademisi” dostlarının yanından ayrılıp gece 01:00'da Niğde'ye giden seyahati başlattım. Sabahın 05:30'unda bana sıcak evini açıp güzel bir kahvaltı hazırlayan, şirin arkadaşımın yanından ayrılıp yeniden tek başıma yollara düştüm. Rambo, beni 16:00 gibi Arpalık yol ayrımına kadar bıraktı. Yaklaşık 18:30 gibi Kuzey duvarının altındaki kamp yerindeydim. Yalnız yürürken arada bir çığlık atıp motivasyonu toparlıyordum. Her haykırış sonrası tüylerim diken diken oluyordu. Çünkü zirvede de haykırmayı hayal ediyordum! 2001 yılının Temmuz ayında Sülo'ların Doğu duvarı tırmanışı için alt ekip olup klasikten Büyük Demirkazık'a çıkmıştık. Beş yıl aradan sonra yeniden dönmek, Kuzey duvarı ile ilk kez karşılaşmak iyi olan motivasyonumu daha da arttırmıştı. Nurettin ve Egemen cumartesi günü kamp yükünü buraya getirmiş (katırla), pazar günü doğu duvarını 9 saat 45 dakikada tırmanmışlardı. Bugün ise bütün günü miskinlikle geçirmişlerdi. O kadar ki ben gelince çadırdan dışarı bile çıkmadılar!
Nurettin'in ilk cümlesi “Dostum, sanırım bu proje biraz yalan oldu gibi” oldu. Bense çok motiveydim: “Bunun için geldim. Mermileri şarjöre tek tek diz, yarın hepsini bir kerede boşaltacağım.” dedim ve konu kapandı.
Sabah 03:00'da kalkıp açık büfe kahvaltı sonrası 04:00 gibi çadırdan ayrıldık. Gecenin köründe buzuldan yükseldikten sonra, en sağ çatlakla Nurettin tırmanışı başlattı. Sonuç hüsran tabi ki! Hiçbir şey görünmüyor, 10 metre yükselip aşağıya indi ve klasik cümleyi kurdu: “Seninle tırmanmanın en kötü yanı bu işte!” Cevabım ne mi? “Ben alpinist olma yolunda ilerleyen bir spor tırmanıcıyım. Güneşi beklesek!” 05:50'de Kuzey duvarına tırmanış maratonunu başlattık. En sağ çatlaktan girip bir ip boyu tırmandıktan sonra soldaki ana çatlağa geçtik. Ömer Tüzel'in ‘Aladağlar’ kitabında N 9.1 rotasını takip ettik. Kuzey duvarının son 150 metresi hariç her ip boyunda emniyetli olarak tırmandık. Son kısımlardaki kolay etaplarda emniyetsiz “running belay” yaptık. 10:17 civarı zirveye ulaştık. Yaklaşık 4,5 saat süren maratonda bütün ip boylarını ben lider tırmandım.
Zirveden ilk olarak Tafa'yı aradım: “Dostum uyan! Zirvedeyiz.”
Nurettin'in “hadi hadi, acele et!” söylemlerine rağmen zirve defterine birşeyler yazıp “OF OF!” ve “ALLLAAAAHHHH!” nidalarından sonra 40 dakika içinde, zirveden doğu duvarının altına koşarak ulaştık. Egemen'in hazırladığı makarna, su ve el yapımı kek mönüsü sonrası tırmanışa devam ettik. Durma tırman!
Saat 11:50’de Doğu duvarına tırmanmaya başladık. Yan geçişe kadar olan başlangıç etaplarında ip açmadan yükseldik. Biraz garip hissederek travers (ilk zor kısım) ip boyunu tırmandık. Sonrasında Ömer'e ait olan boyunduruk, iğne ve kurtarma operasyonuna ait olan eşyaları görmek eski anıları hatırlattı. Nurettin'in yanıma gelmesi ile sorduğu ilk soru şu oldu: “Abi, iyi misin?” Bense bembeyaz bir surat ve donuk ses tonu ile “iyiyim abi, merak etme” dedim. Bütün dostlar bilir ki ben bu haldeysem durum gerçekten vahim demektir. Nurettin bunu algılayınca “Merak etme. Bu ip boyları rahat, açılırız. Hadi devam edelim.” diyerek beni kendime getirmeye çalıştı. Birkaç ip boyu sonrası makarna etkisi ve hüzünler dağıldı ve motor açıldı. Durma devam et! İnişler, çıkışlar, istasyon, ara emniyet derken rotanın 2/3'ünü bitirdik ve şu cümle gündeme gelmeye başladı: “Abi kaç ip boyu kaldı?” “Son birkaç ip boyu!” Nurettin sürekli bunu söylüyordu. Ben birkaç ip boyu tırmanıp “Eee kaç ip boyu kaldı?” “Abi, son birkaç ip boyu” Neyse ki bir yerlerde hatırladı ve “son 4 ip boyu” dedi. Ardından “Ya bir otur be! Yeterince hızlıyız. Bir mola verip bir şeyler yiyelim.” dedi. Yaklaşık 5 dakika oturup bir çikolata yedik. Kuzey duvarında ise; iki dakika bile durmadan bir tane ballı krokan yemiştik. Genelde tırmanırken politikamız şu idi; ben tırmanıyor (normal bir tempo ile) istasyonda dostum ile buluşuyor, ben su içerken Nurettin üstündeki malzemeleri bana aktarıyordu. “Abi, sanırım şuradan” “hat böyle gidiyor” gibi küçük bir brifing yapıp tırmanışa devam ediyorduk. Bütün bunlar 1 dakika içinde olduğu için tırmanış hızlı ilerliyordu. Tabi ki Nurettin'in her istasyonda bir çığlık patlatması ve ardından “Hadi dostum! Olacak bu iş, olacak!” demelerini de unutmamak gerek! Bu şekilde 16:20'de yeniden zirvedeydik. Doğu duvarını da ben lider tırmanmıştım. Yaklaşık 4,5 saat süren tırmanışın zirvesindeki diyalog şu olmuştu: “Dostum, çok şükür faaliyeti bitirdik. Eeee o zaman AAAALLLLLAAAAAAHHHHH!!!!” Toplamda 10,5 saatlik maratonun ardından artık herşey bitmişti.
Malzeme: 60 metrelik çift ipin 1 tanesi, 7 yaylı takoz, 18 takoz, 7 ekspres set, kask vs.. Tırmanışta bize destek olup malzemeleri bir yukarı, bir aşağı taşıyan Egemen İpek'e çok teşekkürler. Tırmanış sonrası Çağrı Akın (Zen-Beal) ve Yankı Tansuğ (Adrenalin) ile yapmayı planladığımız sponsorluk görüşmesinin vermiş olduğu pozitif enerji ile başarılı ve keyifli bir tırmanış hayalini gerçekleştirdik. Kendilerine ve desteklerini esirgemeyen tüm dostlara teşekkürü bir borç bilirim. Kebab dünyasından sevgiler... |