E-Posta: Şifre:
 Üye Ol  -  Şifremi Unuttum
Tur Kayaklı Haute Route Transı
29.01.2020
Facebook Google+

21 Mart 2015 sabahı Argentiere’deki otelimizin penceresinden dışarı baktığımızda günlerdir cam gibi açık olan havanın kapadığını ve yağmur atıştırdığını gördük. Kafamızı kaldırıp Grands Montets’i görmeye çalışmamız ise nafileydi. Dağ sisler içerisindeydi!

Kaç yıl önceydi hatırlamıyorum; kendilerinden tur kayağını öğrendiğimiz abilerimiz Hakan Kocakulak ve Bora Maviş, Alpler’de tur kayağıyla her gün bir dağ evine ulaşarak uzun mesafelerin aşılabildiğinden, bir haftalık turlar yapılabildiğinden bahsetmişti. Ve bunlardan en ünlüsünün de Chamonix ile Zermatt’ı birbirine bağlayan Haute Route olduğundan…

Böyle bir trans etkinliği için 2011’de yaptığımız ilk çıkarmada tam olarak amacımıza ulaşamamış, o sene trans yerine eşim Ayşegül ve Serkan (Girgin) ile beraber Simplon bölgesindeki Breithorn (3438 m) ve Monte Rosa bölgesindeki Parrotspitze (4432 m) ve Signalkuppe (4554 m) gibi görece kolay zirvelerin tur kayaklı tırmanışını gerçekleştirmiştik. 2014 yılı için yaptığımız girişim ise hiç başlamadan bitmişti. 2015 için ise çalışmaya 2014 Eylül ayından itibaren başlamıştık.

Bilen bilir... Bu tip belirsizliği fazla olan etkinliklerde üç önemli şeyi belirlemek pek güçtür ve oldukça vakit alır: Rota, tarih ve ekip... Potansiyel ekibe resmi duyuruyu yapmadan önce, birkaç hafta boyunca Çağlar (Küçük) ile beraber olası rotalar üzerinde çalıştık. Nihayet Kasım ayı başında rota alternatiflerini ikiye düşürdük: Ötztal Transı (Avusturya) ve de malum Haute Route. İki rota birbirinden oldukça uzak bölgelerde yer aldığı için bambaşka planlama gerektiriyordu. Bu yüzden bir an evvel ekibe duyuru yapmamız ve hep beraber nihai rotamızı seçmemiz gerekiyordu.

Ve sonunda 4 Kasım 2014 günü DKSK/ORDOS tur kayağı gönüllülerine etkinliğin duyurusunu yolladım. Bu e-mail ile beraber ekibimize 3. olarak Kemal’i (Bayhan) dâhil etmemiz fazla uzun sürmedi. İtalya’da yaşayan temsilcimiz Serkan (Girgin) da işlerini ayarlayabilirse bize katılacaktı. Bunun yanında, Türkiye’de kaldığı süre boyunca ekibimizin vazgeçilmez elemanı oluveren Roger (Hessel) ile rehber arkadaşının da bize katılma ihtimalleri vardı. Tolga (Uzun) ve Sinan Öztaş’ın ise o sıralar askerlik sorunları olduğu için gelmek isteseler de ilk aşamada olumsuz dönüş yapmak durumunda kalmışlardı.

Tarih olarak da 21-29 Mart 2015 arasında karar kıldıktan sonra artık uçak biletlerimizi almak için önümüzde son bir engel kalmıştı: Rota seçimi! Bunun için sorabileceğimiz herkese rota alternatifini soruyor, bize daha uygun olanını tespit etmeye çalışıyorduk. Fakat Ötztal bölgesine giden kimseye ulaşamamış ve dolayısıyla fazla fikir edinememiştik. Elimizdeki kitaptan edindiğimiz bilgiye göre bu rotanın teknik anlamda daha kolay olduğu sonucuna varmıştık. Haute Route’un ise kabaca üç varyasyonu bulunmakla beraber tüm varyasyonlar, Ötztal rotasından daha teknik, daha popüler ve daha görülesi manzaralara sahipti. Aynı zamanda Serkan’a daha yakındı. Tüm bu değerlendirmeler sonucu oy birliğiyle rota seçimimizi Haute Route1’dan yana kullandık. (Haute Route tarihçesi ve detayları için )

Ardından bir Aralık günü, Tolga ve Öztaş kardeşlerimiz de, önlerindeki askerlik engelinin kalkmasıyla beraber tura katılma kararı aldılar. Tam da bu günlerde Roger ile rehber arkadaşı ise katılamayacaklarını bildirdiler. Fazla vakit kaybetmeden uçak biletlerimizi aldık. Cenevre’ye gidip, Milano’dan dönecektik: Gerçek bir trans! Etkinliği planlandığımız sürede tamamlamamız durumunda ise Serkan’ın göl manzarası ile nam salmış evinde geçirebileceğimiz 1-2 günümüz dahi kalacaktı.

Her şey tamammış gibi görünse de aslında yapacak daha çok iş vardı: Haute Route varyasyonlarının değerlendirilmesi, seçilecek varyasyona göre dağ evlerine rezervasyon yapılması, vizelerin alınması, malzeme planlaması, hazırlık etkinliklerinin planlanması... Alplerde neyle karşılaşacağımızı kestirmek üzere iki gün üst üste yaptığımız Hasan Dağı tırmanışı sonrası Grande Lui varyasyonunu efor anlamında zor gelebileceğine kanaat getirmiştik. Bir diğer seçenek olan Verbier varyasyonu ise Haute Route’un olmazsa olmaz bölümü olan teknik Plateau du Couloir çıkışını içermiyordu ve bu bölümü çıkarmak hiç içimize sinmiyordu. Ekipçe yaptığımız bir Erciyes kayak etkinliği sırasında tüm seçenekleri son bir kez değerlendirdikten sonra varyasyon seçimimizi (Champex ile Bourg St. Pierre arasını araç ile bağlayan) Classic Haute Route’dan yana kullandık. Sıradaki iş bu rota üzerindeki dağ evlerinde günbegün rezervasyon yapmaktı. Ufak bir aksaklık dışında bu işi de hallettik ve artık neredeyse hazırız derken vize işlerinde geç kalan Kemal ve bir süredir dizinde sakatlık yaşayan Serkan tura katılamayacaklarını söylediler. Ekibimiz bir hafta kala dört kişiye düşmüştü: Çağlar, Tolga, Sinan ve Sinan... Az ama öz!


Takip ettiğimiz “Klasik Haute Route” ve rota alternatifleri

1861 ve 1862 yıllarında yapılan ilk Haute Route geçişleri

21 Mart 2015 Cumartesi / Argentiere – Grands Montets – Col du Chardonnet – Trient Hut
Saat 8.30’da yağmurlu bir Argentiere sabahında, Gite Le Belvedere Oteli’nin önünde büyük tur için çıkışa hazırdık. Üç gündür pistlerde bize eşlik eden Ayşegül ve Nilüfer’e veda edip, tura başlayacağımız nokta olan Grands Montets2’e (3275 m) bizi çıkaracak olan lifte doğru asfalt yoldan yürümeye başladık. 3-4 dakikalık bir yürüyüşle lift binasına ulaştık ve bizi iki aşamada Argentiere bölgesinin en yüksek noktasına çıkaracak lifte açılış saatinden 15 dakika sonra bindik.

Uzun bir gün olacaktı ve lift sebebiyle geç bir saatte başlayabilmiştik. Alıştığımızın aksine güne kayarak başlayacaktık. Bugünün ilk hedefi Argentiere buzul vadisine inip, vadinin karşı yamacında yükselen Chardonnet Buzulu’nun sonundaki Chardonnet Geçidi’ne (3321 m) tırmanmaktı. Liftten indiğimiz yerden kaymaya başlayacağımız bele ulaşmak için uzunca bir merdivenden inip, son hazırlıklarımızı yaptık ve nihayet saat 10.30 gibi inişe başladık. Isınmamış bacaklar ve sırtımızdaki ağır çantalar ile kar yağışı altında, sis içerisinde, buzul çatlaklı arazide kaymaya çalışıyorduk. Maalesef çantalar düşündüğümüzden çok daha ağırdı. Şimdiden düşünmeye başlamıştık: “Acaba neyi fazla aldık?”, “Kişi başı 1 kg kuruyemiş fazla mı oldu ne?” Tur boyunca belki en zorlu ve stresli inişimizi yaparak Argentiere buzul vadisinin tabanına ulaştık.

Sırada Chardonnet Buzulu’ndan 800 metre boyunca tırmanarak, Auguille d’Argentiere’in yanı başında yer alan Chardonnet Geçidi’ne ulaşmak vardı. Vadinin karşı yamacına doğru kayabildiğimiz yere kadar kayıp, derilerimizi taktık ve yoğun sis içerisinde belli belirsiz izleri takip ederek Chardonnet Vadisi’nin dik eğimli girişine ulaştık. Bu noktada deriyle tırmanmaya çalışmanın gereksiz enerji kaybı olacağını düşünerek, fazla vakit kaybetmeden kayakları çantalara bağlayıp kramponları taktık. 150 metre kadar kramponla tırmandıktan sonra, solumuzda kalan buzul şelalesinin üzerine ulaştık ve eğimin azalmasıyla beraber tekrar kayakları takıp artan kar yağışı altında geçide doğru devam ettik. Saat 4.00 gibi vardığımız Chardonnet Geçidi’nden uygun kar koşullarında derepaj3 ile inilebildiğini okumuş olsak da dik eğimde buzlanmış kardan bu şekilde inmeyi gözümüz kesmedi ve ip inişine karar verdik. Toplamda iki ip inişi ve en az bir o kadar mesafe kazma-krampon ile geri geri iniş yaptık. Bu kulvarı inmemiz toplamda 2 saati buldu ve geceye kalacağımız kesinlik kazandı!

Mesafe olarak ancak yarıya ulaşmış, fakat zor kısımların birçoğunu tamamlamıştık. Trient Hut’a ulaşmadan önce önümüzde son bir geçit daha vardı: Fenetre de Salenia (3267 m). Bu geçide ulaşmak için Salenia Buzulu’ndan kuzeydoğu yönünde yamaçtan kaydık ve geçide doğru yükselen geçidin başında tekrar derileri taktık. Muhteşem zirvelerin yanından geçtiğimizi sis arada bir dağıldıkça anlıyorduk. Fenetre de Salenia’nın altına geldiğimizde hava kararmaya başlamıştı bile. Son 50 metresi dik olan geçide çıkmadan evvel yine kayakları çantaya sabitleyip, kramponlarımızı taktık. Son bir gayret tırmandık ve geçitten Trient Hut’ı görmeyi umduk ama nafile... Tekrar kayma moduna geçip alacakaranlıkta bir kez daha kaymaya başladık. Kuzeydoğu yönünde taze kar üzerinden kâh belli belirsiz izleri takip ederek, kâh kayıtlı GPS verilerine bakarak kayıyorduk. Bir süre sonra hava tamamen karardı ve kafa lambalarımızla ilerleyip nihayet dağ evini görebildiğimiz bir konuma ulaştık. Dağ evine ulaşmamız için maalesef 50-60 metrelik son bir tırmanış daha yapmamız gerekiyordu. Son bir gayret derileri takıp dağ evine nihayet 20.45’te ulaşmayı başardık.

Tükenmiş şekilde içeri geçip yemek masasına oturduğumuzda hepimizin ağzından aynı sözcükler dökülüyordu: Alpler... Yiğidin harman olduğu yer!



Hava kararırken Fenetre de Salenia Geçidi’ni aşıyoruz (21 Mart 2015)


Zorlu geçen ilk günün akşamında dağların içkisi Genepi ile kutlama (21 Mart 2015)

22 Mart 2015 Pazar / Trient Hut- Champex - Bourg St. Pierre
Yorucu ilk günün ardından bugünkü rotanın kısalığına güvenerek çıkışa nispeten geç bir saatte, 9.30’da başladık. Dağ evi kalabalık olmasına rağmen bizimle aynı rotayı giden yalnızca Avusturyalı bir ekip vardı ve son güne kadar bu ekiple beraber hareket edecektik. Kar yağışı gece de devam etmiş ve yerde 20 cm'den fazla taze kar bırakmıştı. Vadi içerisinden öncelikle kuzey yönünde taptaze kar üzerinden keyifli şekilde inmeyi planlıyorduk. Fakat peşimizi bırakmayan sis, yerdeki taze kar ile birleşince beyaz dengemizi bozmuş ve kaymamızı zorlaştırmıştı. Trient Buzulu’nun şelalesini geçince sağ tarafımızda tırmanacağımız geçidi (Col des Ecandies) gördük. Amacımız bu geçidin ardındaki vadiye (Val d'Arpette) ulaşmak ve bu vadiyi sonuna kadar takip edip Champex'e varmaktı. Geçide çıkış için baş kısımdaki kısa dik etabı kayakları sırta alıp, mevcut sabit hattı pürsikleyerek tırmandık. Geçide ulaştığımızda bu günün kısa süren tırmanışını tamamlamıştık. Bir önceki günün yorgunluğunun ardından bu kolay gün bize ilaç gibi gelecekti. Vadide bir miktar çığ riski olsa da önden giden ekibin izlerinden fazla ayrılmadan dikkatli şekilde önce kuzeydoğu, sonra doğu yönde kayarak ormanlık araziye ulaştık. Nihayet sisin içinden çıkmıştık! Düşük eğimli orman içi parkurdan hızlıca kayarak Champex’in kayak merkezine ulaştık. Dağ evinden buraya ulaşmamız yaklaşık 2 saat sürmüştü. Nihayet bugün güzelce dinlenebilecektik.

Kayak merkezine gelen otobüsle önce Orsieres'e, orada yarım saat kadar bekledikten sonra da bir minibüsle Bourg St. Pierre kasabasına ulaştık. Bourg St. Pierre'de kalacağımız yeri ararken bir amca bize yardımcı oldu ve huzurlu kasabadaki huzurlu yerimizi çok zorlanmadan bulmuş olduk. Otel beklerken, kalacağımız yerin şirin bir ev olduğunu gördük: Sıcacık ev, geniş koltuklar ve sıcak duş! İnsan daha ne ister ki? İkinci günden özlemiştik bunları.

23 Mart 2015 Pazartesi / Bourg St. Pierre - Valsorey Hut
Üçüncü tur günümüze kaldığımız evi işleten İsviçreli teyzenin hazırladığı mükemmel kahvaltı ile başlayıp şirin Bourg St. Pierre kasabasına elveda dedik. Bir önceki gün yalnızca 50 metre tırmanmamızın acısı bugün çıkacaktı: Tam 1400 metre tırmanış! Şırıl şırıl suları akan bir derenin yanından tırmanışa başladık. Güney yönünde ilerliyorduk ve dağ evinin hemen altındaki yamaçtaki olası çığ riski sebebiyle riskli bölümden olabildiğince erken saatte geçmek istiyorduk. Hava önceki günlerin aksine apaçık ve sıcaktı. 2,5 saat kadar tırmandıktan sonra ortasından su akan geniş bir düzlüğe ulaştık. Buradan dar bir vadiye sapıp 100-150 metre kadar tırmandıktan sonra bir üst düzlüğe vardık. Bu bölümden sonra kuzeydoğu yönüne dönüp aşırı sıcak altında tırmanışımızı sürdürdük. Artık dağ evini görebiliyorduk, fakat önümüzde zikzaklar çizerek çıkacağımız orta diklikte 600 metrelik yamaç vardı. Çığ riskinin yüksek olduğu durumlarda hemen sağındaki kayalık sırt tercih edilebiliyor olsa da büyük bir risk olmadığına kanaat getirip yamaçtan tırmanmaya karar verdik. Yamacın ortalarına geldiğimizde Avusturya ekibinin de arkamızdan geldiklerini fark ettik. Turun neredeyse yarısına gelmemizin verdiği gururla hemen oracıkta Valsorey Hut'a bir şarkı uyarlayıverdik: "Valsorey Hut, Valsorey Hut... Kıralım zincirlerimizi... Valsorey Hut, Valsorey Hut... Zulme ve yoksulluğa inat!"

3030 metrede yer alan Valsorey Hut’a 15.00 gibi ulaştık ve gelir gelmez de ertesi günün rotası olan Plateau du Couloir'e çıkan yamacı kesmeye başladık. Ve tabi karşımızda uzanan Mt. Blanc masifinin enfes manzarasına da kayıtsız kalamadık: Heybetli Mt. Blanc, hemen önünde Büyük Joraslar, bunların kuzeyinde sırtlarından tura başladığımız Aiguille Verte ve hemen karşımızda yükselen Mt. Velan…

Akşama daha uzunca bir vakit vardı; ıslaklarımızı kuruttuk, kramponları bir kez daha kontrol ettik, ertesi günün rotasını çalıştık derken yemek vakti geldi. Dağ evlerinde kalmak oldukça pahalı olsa da (YP ~75 Frank); çadır, tulum, mat, ocak, yakıt, yemek gibi kilolarca yükü taşımaktan kurtarıyordu. Biz yanımıza herhangi acil duruma karşı ekipçe bir mat ve tulum almıştık, fakat bizim dışımızda mat taşıyan bir ekip görmedik. Akşam yemeği konusunda dağ evlerinde genelde bir sınırlama yoktu, ortaya konan tencere bittikten sonra tekrar doldurtulabiliyordu. Fakat ekstra masraflar da olmuyor değildi. Örneğin, 1,5 lt su: ~ 8 Fr. Termos doldurtmak: 3 Fr. idi.

Val d'Arpette'den bir görünüm (22 Mart 2015)
Valsorey Dağevi ve Combin kütlesi (23 Mart 2015)

24 Mart 2015 Salı / Valsorey Hut – Plateau du Couloir – Col Sonadon – Chanrion Hut
Bugün en uzun günlerden biri olacağı için çıkış saatini erkene çekmiştik. Saat 7.30'da Plateau du Couloir'e (3645 m) ulaşmak için yapacağımız 600 metrelik tırmanışa ayağımızda kayaklarla başladık. 200-250 metre kadar tırmandıktan sonra eğimin dikleşip karın sertleşmesiyle beraber kayakları yine çantaya bağladık, kramponları taktık ve kazmaları çıkardık. Eğim gözümüzü fazla korkutmuyordu, ancak belde rüzgârın uçuşturduğu kar bulutları bizi düşündürüyordu. Bele çıkmadan önceki 15-20 metrelik en dik etabı kolay miks tırmanışla aşarak Plateau du Couloir'a ulaştık. Dondurucu rüzgarda olabildiğince hızlı şekilde krampon-kayak değişimi yapıp platonun tabanına doğru kaydık.

Sıradaki hedef karşımızda kalan Col Sonadon (3520 m) geçidiydi. Rehber kitabımız platonun Grand Combin altında kalan yamaçlarından yan geçerek Col Sonadon’un birkaç metre altına varılabileceği yazsa da; kötü görüş ve taze kar koşullarında bunu yapmamız mümkün olmadı ve geçide çıkmak için tekrar derileri kayağımıza takmak durumunda kaldık. 50-60 metrelik bir tırmanışla günün ikinci ve son geçidine ulaştık, fakat önümüzde zorlu bir iniş vardı. Kayarak inişini yapacağımız Mt. Durand Buzulu, üzerinde yüzlerce buzul çatlağını ve büyük bir buzul şelalesini barındırıyordu. Şanslıydık, çünkü önümüzden rehberli Avusturya ekibi inmişti. Onların izlerini takip ederek önce güneydoğu yönünde, dik ve buzul çatlaklı 100 metrelik yamacı derepajla indikten sonra ise doğu yönüne doğru kaydık. Uzunca bir düzlüğü kayarak hızlıca geçtikten sonra karşı yamaçta artık Chanrion Hut'ı görebiliyorduk. Vadi tabanından sonra bu dağ evine varmak için bizi 200 metrelik son bir tırmanış daha bekliyordu.

'Neyse artık rahat yerlere vardık' rehavetine girmemizle beraber, çığ riskli ve altı boşluklu bir yamacı kesip, ardından da donmuş bir şelalenin yanındaki dimdik bir eğimden inmek zorunda kalmamız bir oldu. Sağ salim bu bölümleri de atlattıktan sonra içinden şırıl şırıl su akan vadiye ulaştık. Vadide kısa bir mesafe güneydoğu yönünde ilerledikten sonra, set set yükselen kaya duvarlarının arasından zikzaklar çizerek bizi Chanrion Hut'a ulaştıracak yamaca doğru yükseldik. Az eğimli araziden bir süre daha kuzey yönünde devam ettikten sonra dağ evine ulaştık. 9 saatlik bir gün olmuştu. Ama ilk gün yediğimiz tokadın ardından, o güne kıyasla bugün çok daha iyi durumdaydık. Böylece turun en zor günleri olan 1. ve 4. günleri ve de meşhur Plateau du Couloir tırmanışını atlatmıştık. Ertesi günkü hedefimiz Vignettes Hut’tı. Bu dağ evine ulaşmanın iki yolu vardı. İlki ve ancak ideal koşullarda tercih edileni, Brenay Buzulu üzerinden yükselerek kuzeybatı yüzünden Pigne d’Arolla zirvesine (3790 m) tırmanıp, buzul çatlaklı yamaç üzerinden kısa bir inişle Vignettes Hut’ta ulaşmaktı. Diğeri ise güneydeki Ottema Buzulu üzerinden görece daha kısa ve teknik yükü az olan vadiden sabit eğimde tırmanmaktı. Hangi rotayı tercih edeceğimize akşam Serkan'dan gelecek hava raporuna göre karar verecektik. Serkan etkinliğe katılamamış olsa da sağ olsun bize gün sektirmeden ulaştırdığı hava raporlarıyla verebilecek desteklerin belki de en büyüğünü vermişti.

Akşam yemeğinin ardından dağ evinin sorumlusu olan Rene, masa masa dolaşarak tabletinden ertesi günün hava durumu hakkında bilgi verdi. Hava sisli ve kar yağışlı olacağı için Pigne d'Arolla üzerinden gitmek riskli ve anlamsız olacaktı. Hava raporu bildirme görevini bir günlüğüne Serkan'dan devralmış olan Sertan'dan da benzer bilgiler aldıktan sonra, dağ evindeki diğer ekipler gibi biz de rota tercihimizi Ottema Buzulu'ndan yana kullandık.


Plateau du Couloir tırmanışı (24 Mart 2015)

Mt. Durand Buzulu'ndan Chanrion'a doğru bakarken (24 Mart 2015)

25 Mart 2015 Çarşamba / Chanrion Hut - Ottema Buzulu - Vignettes Hut
Plateau du Couloir engelini aştıktan sonra stres katsayımız iyice azalmıştı. Bugün için Ottema Buzulu rotasını seçmemizle beraber daha da rahatlamış şekilde güne başladık. İlk olarak bir önceki gün geldiğimiz yönde 150 metre kadar kaydık ve Ottema Buzulu'nun dar girişine ulaştık. Buraya vardığımızda dağ evinde kalan tüm ekipler, 'Avusturyalılar, Fischer kayaklarının test ekibi ve Chanrion Hut'ta tanıştığımız bir diğer Avusturya ekibi’ buzul vadisinden yaklaşık 4 saat boyunca sürecek monoton tırmanış için hazırlıklarını yapıyor, derilerini takıyorlardı.

Vadinin ilk kısımlarında inanılmaz güzellikteki masmavi buz şelalelerinin yanından geçerek küçük bir baraj setine ulaştık. Bu seti aşmamızla beraber vadi genişledi ve eğim iyice azaldı. Düşük eğimli vadiden diğer ekiplerle yakın şekilde ilerledik ve 'monoton' bir tırmanışla geçen 3,5 saatin sonunda geniş Charmontane Geçidi’ne (3053 m) ulaştık. Sisli hava bir miktar yükselmiş, gün içinde yoğun olması beklenen kar yağışı ise oldukça cılız kalmıştı. Bu geçitten, Pigne d'Arolla'nın doğu yamaçlarının altında kalan dar geçişe doğru yükseldik. Sis sebebiyle ancak 2-3 defa görebilmiş olsak da Petit Mont Collon’un manzarası oldukça etkileyiciydi. Yamaçtan çapraz yan geçilerek ulaşılan bu küçük geçide varmadan önceki son kısım oldukça dik ve buzluydu. Geçişleri rahatlatmak için yukarıdaki kayalardan üzerine belli aralıklarla kördüğüm atılmış bir ip uzatılmıştı. Bu kısa zorluğu aşıp küçük geçide varmamızla beraber dağ evini de görmüş olduk. Fischer test ekibi havanın bir miktar yükselmesini fırsat bilip güneydoğu yamacından Pigne d'Arolla'ya çıkmaya başlamıştı bile. "Acaba eşyaların fazlasını dağ evine bırakıp biz de mi çıksak?" şeklindeki anlık fikrimiz havanın hala bozma ihtimali olduğundan ve dağ evine girersek geri çıkmanın zor olacağını bildiğimizden hayat bulmadı ve paşa paşa dağ evinin yolunu tuttuk.

3160 metredeki Vignettes Hut, dar bir sırtın ucundaki küçük ve kayalık bir tepenin kenarına kurulmuş. Bu dağ evine ulaşmak için sırtın kuzey yamacına geçip buradan yaklaşık 100 metrelik bir yan geçiş yapmak gerekiyordu. Vignettes Hut, Avrupa'nın en manzaralı dağ evlerinden biri olarak nam salmış olsa da eve vardığımızda sis yüzünden evin üzerinde bulunduğu tepeciğin güney yamacında uzanan masmavi buzul dışında hiçbir şey göremiyorduk. Gün içinde bulutların alçalması ve kar yağışının artması ile beraber buzulu bile göremez olmuştuk. Tesellimiz Fischer ekibinin peşinden Pigne d'Arolla'ya çıkmamak yönünde yaptığımız doğru karar olmuştu.

Vignettes Hut şimdiye kadar kaldığımız dağ evleri arasında en kalabalık ve en tesisatlı dağ eviydi. Kocaman bir mutfağı ile yemek salonu ve onlarca odası vardı. Yoğunluğun sebebi bu dağ evinin tüm Haute Route varyasyonlarının kesişim noktasında ve Arolla kasabasına yakın olmasından kaynaklanıyordu. Bugünün tırmanışını öğlen servis edilen rösti ile taçlandırarak dinlenmeye koyulduk.


Ottema Buzulu girişinde masmavi buz şelaleleri (25 Mart 2015)

26 Mart 2015 Perşembe / Vignettes Hut – Col de l’Eveque – Col Mont Brule – Col de Valpelline - Schönbiel Hut
Hava tahminleri nihayet bugün için açık bir hava gösteriyordu. Turun en manzaralı ve üç geçit aşılarak en çok mesafe alınan günü olacaktı. İlk olarak bir önceki geldiğimiz yönde ilerleyip, yukarıdan ip uzatılmış dik bölümü indik. Charmontane Geçidi’nin geniş düzlüğüne varınca derileri takıp güneydoğu yönünde Col de l’Eveque Geçidi’ne (3382 m) doğru devam ettik. Bugün daha da kalabalık bir grupla aynı yönde ilerliyorduk. Az eğimli yamaçtan üstü hala karla kapalı olan büyük buzul çatlakları üzerinden geçide kolayca ulaştık. Yola çıktığımızda içinde bulunduğumuz sis bulutu iyice aşağılara inmiş, manzaramız açılmıştı. Karşımızda Petit Mont Collon, L’Eveque ve Pigne d’Arolla zirveleri ve aşağıda Vignettes Hut...

Geçitte kalabalık güruhla beraber derileri çıkarıp kayma moduna geçtik. Taze bolkar üzerinden eğlenceli iniş sonrası Mont Brule Geçidi’ne yükselmek üzere tekrar derilerimizi taktık. Kalabalığın bir kısmı Arolla Buzul Vadisi üzerinden Arolla'ya doğru inmişti. Fischer ekibi ve artık neredeyse bizim ekipten gibi olan Avusturyalılar ile beraber aynı yolda devam ediyorduk. Bouquetins’in üzerindeki beşten fazla kar kulvarıyla, yer yer buz şelaleleriyle yine çok güzel bir çanağın içindeydik. Mont Brule Geçidi’ne çıkmadan evvelki 100 metrelik dik bölümde kayakları yüklenip kramponlarımızı taktık. Krampondan çok da faydalanamadan dik ama bolkarlı etabı da hızlıca tırmanıp 2. geçidimize de ulaştık. Uzaklarda kayalık sırtıyla Dent d'Hereins bütün heybetiyle karşımızda duruyordu. Sırada artık Matterhorn'u da görebileceğimiz Col de Valpelline Geçidi vardı. Bu geçide ulaştığımızda hava güzel olursa Tete de Valpelline zirvesine de çıkıp Matterhorn manzarasına karşı bir çay içmeyi planlıyorduk.

Mont Brule Geçidi’nden kuzey yönünde yine kısa ama eğlenceli bir inişle Tsa de Tsan Buzulu’nun çanağına ulaştık. Hava hala açıktı ve yamaçlardan yansıyan güneş ışınları sebebiyle oldukça sıcak bir hal almıştı. Kulvarlardan küçük çığlar düşüyordu. Derilerimizi bir kez daha takıp son geçidimiz olan Col de Valpelline'e (3658 m) doğru ilerlerken sis usulca geçidin üzerine inmeye başladı. Geçide yaklaşınca biz de bir kez daha kendimizi sisin içerisinde buluverdik. Geçide varmadan evvel büyük buzul çatlaklarının arasından öndeki ekiplerin açtığı izlerden ayrılmadan dikkatli şekilde ilerledik ve yoğun sisin altında Col de Valpelline'e ulaştık. Belki havanın açık olmasını en çok isteyeceğimiz yerde sis bulutunun içerisinde kalmıştık ve bu havada Tete de Valpelline'e (3802 m) çıkmamızın bir anlamı olmayacağını düşünerek iniş için hazırlıklara başladık.

Diğer ekipler Schönbiel Hut'ta kalmadan Zermatt'a kadar inip turu sonlandıracaklardı. Aslında mantıklı olan da buydu belki ama Zermatt'a daha çok yol vardı ve akşam saatinde varmak pek işimize gelmiyordu. Zira geç saatte Serkan'ın evine, Laveno'ya ulaşım imkânları kısıtlıydı. Zermatt'ta kalacak yerler ise çok pahalıydı. Bu sebeple Col de Valpelline ile Zermatt'ın neredeyse orta noktasında yer alan ve ulaşmadan evvel 150 metrelik bir tırmanış gerektiren Schönbiel Hut'ta konaklama kararı almıştık.

İnişe geçmemizle beraber sisin içerisinden çıktık ve nihayet Matterhorn ile karşılaştık! Devasa buzul yarıklarının yakınından dikkatlice geçerek taze yağmış karın üzerinden belki de turun en eğlenceli inişini yaptık. Stockji tepesine ulaşmadan, sağa güney yönüne dönerek inişimizi sürdürdük. Matterhorn'a en yakın olduğumuz ve hala onu görebildiğimiz bir yerde hatıra fotoğraflarımızı çekildik ve Avusturya ekibi ile bu noktada son bir defa vedalaşıp Schönbiel Hut yolumuza devam ettik.

Kötü şans! Yine sis içerisinde kalmıştık, üstelik bu sefer görüş mesafemiz 10 metre bile değildi. Öndeki ekibin izlerini takip edip morenli arazide tehlikeli yerlere sapmadan ilerliyorduk, fakat Schönbiel Hut'a çıkan GPS kayıtlarımız olmadığı için dağ evine ulaşmak için yoldan nerede sapacağımızı kestiremiyorduk. Bir başarısız deneme sonrası ikinci denemede doğru sapağı bulduğumuzu yamaçta belli aralıklarla dizilmiş babalardan anladık. Fakat GPS'imizi kontrol ettiğimizde dağ evinin sürekli olarak sağımızda kaldığını görüyorduk. Zaten çok sık olmayan babaların bizi yanlış yere götürdüğünden şüphelenip güneydoğu yönüne doğru yamacı keserek ilerlemeye başladık. Dağ evi, GPS'te 500-600 metre kadar uzakta görünmesine rağmen yoğun sisten dolayı yamacın devamında karşımıza ne çıkacağını bile göremiyorduk. Yamaç iyice dikleşmiş ve kendimizi yakın zamanda düşmüş bir çığ kalıntısının üzerinde bulmuştuk. Burada dağ evinin GPS'te yanlış işaretlenmiş olduğundan şüphelenip Serkan'ı aradık ve koordinatları kontrol etmesini istedik. Bir süre sonra gelen bilgiyle koordinatların doğru olduğunu ve dik bir moren sırtının altından ilerlemekte olduğumuzu öğrendik. Bunun üzerine geri dönüp sırtın üzerine çıkmaya imkân veren bir kulvardan moren sırtının üzerine çıktık. Burada kafa lambalarımızı takıp yaklaşık bir saat kadar yer yer iki kayağımızın ancak sığdığı kılçık üzerinden, karanlık ve sis sebebiyle sağımızı solumuzu fazla algılayamadan güneydoğu yönünde devam ettikten sonra nihayet dağ evine ulaştık!

Dağ evi sakindi. Bizim dışımızda kalan sadece orta yaşlı bir İsviçreli çift vardı. Gecenin bu saatinde bizi görünce hortlak görmüşe dönen çiftin dehşeti, Türk olduğumuzu öğrenince katlanarak arttı. Kendimize gelip, sohbetin kıvamını arttırınca İsviçreli çift ve dağ evi sorumlusu Mattias ile de buzları erittik ve diğer dağ evlerinde yanmasına pek alışık olmadığımız sıcacık sobanın başında artık sonuna yaklaştığımız turun rehavetiyle gevşedik.


Col de l'Eveque sonrası karşılaştığımız manzara (26 Mart 2015)

Matterhorn hatırası (26 Mart 2015)

27 Mart 2015 Cuma / Schönbiel Hut - Zermatt
Ve işte son gün! İsviçreli beyefendiden iniş rotasının detaylarını öğrendikten sonra son iniş için yola koyulduk. Tur bitiyor olması sebebiyle buruk olsak da bir önceki günün yorgunluğuna rağmen enerjiktik. Moren sırtlarının tepesinden uzunca bir mesafe doğu yönünde ilerledikten sonra, boru hatları ve kanallarıyla baraj sistemini görünce sağa, güney yönüne dönüp vadi içerisine girdik. Düşük eğimli vadide bir süre baton vurarak ilerledikten sonra inişimiz dar bir dağ yolunda kesildi. Burada karşılaştığımız tur kayakçıları, 20-30 metre kadar tırmanıp kayak pistine ulaşabileceğimizi ve Zermatt'a inişimizi oradan daha rahat yapabileceğimizi söyledi. Son bir kez daha derilerimizi takıp piste ulaştık ve önce buzul vadisine adını veren Zmutt kasabasını yukarıdan izleyerek, sonra Furi'nin rüya gibi yayla evlerinin arasından geçerek, turistik ama nostaljik Zermatt kasabasına ulaştık.

Başarmıştık! Yedi günde, hiçbir gün teklemeden yaklaşık 95 km yol alıp, 7050 metre tırmanıp 8800 metre inmiştik. Turun genelinde yüzümüze fazla gülmeyen hava yine de çok üzmemiş ve ilerlememizi engelleyecek kadar sert olmamıştı. Bizi birçok manzaradan etmişti belki ama işte daha ne? Yeniden gelmek için bir sebep bize!

Günlük rutini çerçevesinde Matterhorn manzaralı parkta oturmakta olan İsviçreli teyzeyi bir miktar rahatsız etmek suretiyle, üstümüzü başımızı olabildiğince adam ettikten sonra tüm ulaşım imkânlarını (dolmuş, tren, otobüs, feribot, araba) kullanarak Laveno'ya ulaştık. Ve Serkan'ın muhteşem göl (Lago Maggiore) manzaralı evinde dinlenmeye koyulduk. İki gün boyunca turumuzu Serkan'a imrendire imrendire anlatarak bir sonraki tura onun da katılmasını garantiledik. Anlattıkça tekrar tekrar turu yaşayıp heyecanlandık ve o gazla ucuz ama lezzetli İtalyan şaraplarını bünyemize doldurduk. Ve sonunda 29 Mart Pazar günü Milano'dan ülkemize dönüş yaptık. Haute Route bizim için uzunca bir kısmını kayakla yaptığımız bir Cenevre-Milano transı olmuştu ve ufkumuzu alabildiğine açmıştı. Umarız en kısa zamanda ülkemizde de böyle çok günlük turlara önayak oluruz diyerek 2015 Haute Route maceramızı sonlandırdık.


Schönbiel Hut'ta İsviçreli çift ile beraber kahvaltı ederken (27 Mart 2015)

Zermatt'a sağ salim ulaşan ekibin ağzı kulaklarında

Yazar: Sinan ÇAKIR

Dip Notlar:
1: Haute Route tarihçesi ve detayları için Çağlar Küçük'ün yazdığı Haute Route yazısını okuyabilirsiniz.
2: Grands Montets zirvesi, bölgenin en yüksek ve önemli zirvelerinden biri olan Aiguille Verte’nin (4122 m) kuzeybatı sırtında yer alıyor.
3: Kayaklar birbirine paralel ve eğime dik durumdayken kontrollü şekilde yamaç aşağı kaydırılması.

Editör Notu: Sinan Çakır, Sinan Öztaş, Tolga Uzun ve Çağlar Küçük 2015 yılında Haute Route'u kayakla geçtiler. Haute Route geçişini anlatan bu yazıyı sizlerle 34. sayımızda paylaşmayı planlıyorduk. Yaşadığımız bazı sıkıntılar nedeniyle TAKOZ 34'ü yayımlayamadığımız için bu önemli yazıyı sizlerle çevrimiçi olarak paylaşıyoruz.




Ankara: Dagh Dash - Kızılay (312) 230 3310, Dost Kitabevi - Kızılay (312) 425 2464, K2 Outdoor - Kızılay (312) 425 5822, Bursa: Doğa Spor - Heykel (224) 223 6995, Patika Outdoor - Osmangazi (224) 221 1090, İstanbul: Adventure Republic - Kızıltoprak (216) 346 4164, Adrenalin - Karaköy (212) 293 1530, Adrenalin - Beşiktaş (212) 260 6002, Atlas Outdoor - Karaköy (212) 252 3282, Boulderhane - Taksim, Boulderistanbul - Kadıköy, K2 Outdoor - Kadıköy (216) 336 3635, Kanyon - Beşiktaş (212) 261 8961, Kutup Ayısı - Beyoğlu (212) 252 4349, Swat Outdoor - Kadıköy (216) 418 6670 İzmir: Dağ Evi - Alsancak (232) 465 0016, Küçük Duvar - Bayraklı (232) 344 4022, Trabzon: Bilginler Outdoor (462) 321 1633, Olgun Çağlar (541) 235 5550.
TAKOZ Teknik Tırmanış Dergisi UYARI: Bu web sitesinde anlatılan etkinlikler, oldukça ciddi yaralanma hatta ölüm riski taşımaktadır. Yeterli teknik ve mental seviyeye ulaşmadan kesinlikle böylesi etkinlikleri gerçekleştirmeyiniz. Bu tür riskleri üstlenmek, öncesinde yeterli fiziksel ve teknik birikimi ve deneyimi gerektirir. Bu web sitesinn in içeriği, benzer etkinliklerde oluşacak olası kazalar için herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Yayınlanan yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir. Site içeriği başka web sitesi, magazin, broşür ve benzeri yayınlarda kullanılamaz.


Toplam ziyaretçi sayımız: 2.344.846