Önsöz
2011 yazında, Alexandre Darrioulat, Thomas Gurviez ve Barbara Satre isimli 3 kişiden oluşan bir Fransız ekip, Bernard Amy’nin 1969 ekspedisyonunun hikayesinden [1] etkilenip, Cilo Sat Masifi’ne bir ekspedisyon düzenlemişler. Bernard Amy konu ekspedisyonunu, 1972 yılında yayınladığı, La Montagne des Autres (Başkalarının Dağı) isimli kitabında detaylı olarak anlatmıştır [2]. Bernard Amy ve kitabı, geçtiğimiz yıl, Ali Değer Özbakır tarafından kısa bir makalede kaleme alınmıştır [3].
Marsilya’dan (Fransa) başlayan, Hakkari’den Trabzon’a ve Kaçkarlar’a kadar uzanan ekspedisyonlarının, oldukça uzun ve görsel açıdan zengin bir raporunu yayınlayan ekip, bir de kısa film hazırlamış ve yayımlamış [4].
Cilo Sat Masifi’nde keşfin yanı sıra, birkaç yeni rotanın ilk çıkışını da gerçekleştiren ekibin hazırladığı uzun ve kapsamlı rapor, zaman zaman dağcılık ekseninden uzaklaşsa da, uzun zamandır etkinlik yapılamayan bölgenin tanıtımı açısından önem teşkil ediyor [*]. Raporun tamamını okuduktan sonra, etkinlik öncesi hazırlık, bölgeye ulaşım ve yapılan tırmanışlar ile ilgili alıntılar ve çeviriler yaparak, sizler için bir yazı hazırlamaya çalıştım.
Raporun tamamına yazı sonundaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz [5].
Serkan Ertem
Hazırlık
Mart - Temmuz 2011
Buzullar tarafından çevrilmiş, neredeyse 1000 metre kaya duvarları; 40 yıl önce düzenlenen son ekspedisyonun dışında hiçbir harita ve rehber yok.
Hayır, Şili’nin gizli dağ silsileleri ya da Annapurna’nın zirvesi değil, Cilo Sat Masifi, Türkiye’nin güneydoğusunda ve sadece 4100 metre yüksekliğinde.
Türk turizm ofisindeki eski broşür ve fotoğraflar ya da internet üzerinde gezinenler dışında, dağcı ve tırmanıcılar için, Türk ordusu ve PKK’lı Kürt isyancılar arasındaki çatışmalar yüzünden, İslam coğrafyasındaki bu dağlar, gizemini korumuştur.
1969’da Bernard Amy ekspedisyonu, «La Montagne des Autres» kitabında anlatılan güzel hikaye, ağzımızı sulandırıp, baldırlarımızı karıncalandırmıştı.
Ancak, Türk ordusunun ve PKK gerillalarının bazen karşı karşıya geldiği ve Irak - İran sınırına yakın olan bu dağlara ulaşım koşullarını öğrenmemiz gerekiyordu. Fransa’daki Türk elçiliği ve konsolosluğu aracılığıyla bölgedeki yerel yönetimler ile irtibata geçtik. Fakat yetersiz cevaplar karşısında, Hakkari Valisi’ne kadar ulaştık. Ekip toplandı ve tarihler belirlendi. Tüm olumsuz cevaplara rağmen, karar verip biletlerimizi aldık. Belirlediğimiz zirvelere, Himalayalar’da olduğu gibi, tırmanış izni için yüksek bir miktar para ve taşıma ücretleri ödedik.
Ekip |
Hazırlık |
Kronoloji
24-27 Temmuz 2011, Marsilya’dan Mergan’a
Uydu fotoğraflarına bakarak hayallerimizi konuşuyoruz; Cilo ve Sat’ın çimen ve buzullarının üzerinde dolaşmak için sabırsızlanıyoruz. 25 Temmuz’da İstanbul’dan Van uçağına binerken nihayet yakın doğu dağcılığımız başlıyor. İstanbul metropolünden uzaklaşıp doğuya yaklaşırken, gökyüzünden Türkiye özetleniyor; sonsuz Anadolu platosu.
Sarı steplerinde yükselen volkanik Erciyes dağı, Kapadokya’nın mağara kiliseleri ve onların kuzeyinde birkaç yeşil dağ… Van Gölü, Türkiye’nin güneydoğusundaki iç deniz, kilometrelerce kavrulmuş araziden sonra bir serap gibi görünür. İki saatlik uzunlamasına bir Anadolu geçişinin ardından, uçak serinlemek için alçalmaya başlar. Sıcaklık ve toz dumanlarının dışında doğu Türkiye’nin en ayırt edici özelliği Cilo Sat Masifi ve Ağrı Dağı’dır.
Van modern bir şehir, göl etrafında kalabalık bir nüfus yok, hayvancılık sebebiyle daha çok iç kesimlerde, bozkırlarda yoğunlaşmış. Batı Amerika’daki ilk yerleşilen şehirleri anımsatıyor. Türkiye’nin doğusu, uzak doğudan ziyade vahşi batıya benziyor. Buffalo yerine koyun sürüleri, Kızılderililer yerine Kürtler, Yankee süvarileri yerine Türk ordusunun zırhlı araçları… Çay içmek ve el sıkışmak en sık yaptığımız eylemler, Türk ve Kürt halkı karışmış ve çok yardımseverler.
Bizi Polat karşılıyor. Polat, aslen Hakkari’li, genç bir üniversite öğrencisi ve İngilizce konuşuyor. Tatil için evine dönmüş. Hayır, sadece iyi İngilizce konuşmuyor, aynı zamanda bizim projemize de dahil oluyor. Van otoyolu üzerinden şehirden ayrılıp, Hakkari’de Kırık Dağ köyüne varıyoruz.
Mergan’a Varış
Mergan kamp yeri |
Mergan; bir akarsuyun yeşerttiği, görkemli Reşko’nun hakim olduğu, bu heybetli siyah diş ve pürüzlü sırtların sınırlarını çizdiği muhteşem vadi. Hızlıca bölgeyi keşfediyoruz. Aynen Bernard Amy’nin 1969 ekspedisyonunda anlattığı gibi…
Nehrin sol kenarında yapılmış küçük kulübeler. İşlerini yaparken, renkli eşarplarının altından bize doğru bakış atan kadınlar…
Polat, onlara kısa bir süre vadide kalmak istediğimizi açıklıyor.
Yüzler gülüyor: Hoş Geldiniz.
Mergan kampının %80’i kadınlardan oluşmakta, ekibimizde bir kadının olması güven verici. Vadide daha çok erkek işçiliği olan çobanlık yapılmakta, kadınlar peynir üretimi için kampta kalıyor. Kadınlar ve erkekler arasında görev paylaşımı yapılmış.
Cilo zirvelerinin altında, yaklaşık 2400 metrede, Kürt kampının birkaç yüz metre üst kısmında, çim kokulu yeşillikler üzerine kampımızı kuruyoruz. Günübirlik tırmanışlar için kullanacağımız bu kamp, bizim bütün temel ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Ertesi hafta için şoförümüzle randevulaşıyoruz.
28 Temmuz - 4 Ağustos 2011, Mergan’dan Mir Hamza’ya
28 Temmuz: Elsan çevresinde keşif
Birinci dağcılık günümüz, 28 Temmuz sabahı saat 04.00’te başlıyor. Hedef, Elsan (3175 m) çevresinde keşif, bu etkinlik bize Elsan’ın etrafındaki buzul havzalarını ve masifin güneyindeki vadileri keşfetme şansını veriyor.
Buzul göllerine ulaşan güneş, uyanmamızı sağlıyor. Fotoğraf makinelerimiz çalışıyor, Patagonya benzeri bu coğrafyada Reşko’nun duvarlarını fotoğraflıyoruz, birkaç yüz kilometre uzakta Irak çölünün kavurucu sıcaklığı…
Hakkari’nin 35°C sıcağının ardından, 3000 metrelerdeki son çiçekler ve cilalı kayalar, 3300 metrelerde kramponlarımızı takıp buzula saldırmak, bize heyecan veriyor.
3700 metrelerdeki zirve sırtı, büyük bir rimaye ile buzuldan ayrılıyordu, rimayeyi atlayıp sırta tırmandığımızda, masifin güney etekleri karşımızda uzanıyordu. Sırt üzerinde ilerlemek zor görünüyor, kırılıp dökülüyor, oturarak ilerliyoruz. Batıya, Suppa Dürek tarafına doğru ilerlemeyi tercih ediyoruz. Bu sırt, tüm Cilo masifine yayılıyor ve zirvelerin çoğu 800 metre civarındaki yıldırıcı kaya duvarlarıyla korunuyor. Ancak, aşağıdan bazı kolay rotaların olacağına inanıyoruz.
Bol bol fotoğraf çekip, manzarının keyfini çıkardıktan sonra, Suppa Dürek buzuluna doğru, diyagonal bir şekilde inişe geçtiğimizde, güneş neredeyse batıdaki çıplak zirveler üzerinde kayboluyordu. Saat 21.00 olduğunda, rimayeyi henüz atlayıp buzul üzerine çıktığımızda neredeyse 16 saattir yürüyorduk. Buzulu bitirip moren bölgesine vardığımızda, sessizliğin içinde yemeğimizi yerken, çevrimizde Cilo’nun unutulmuş dağları ve heybetli duvarlarından başka hiçbir şey yoktu.
Uzaklarda Reşko |
Elsan çevresinde keşif |
29 Temmuz: Mia Hvara’da keşif
Ertesi gün, güneş Reşko’nun zirvesini aydınlatıyor ve mavi gökyüzü tüm faaliyetimiz boyunca devam edecek olan fırtınayı haber veriyordu. Gece, 2500 metrelerde kampta sıcaklık 15-20°C arasında, aynı sıcaklıklar gün içerisinde, 3500 metrelerde gölgede ve buzul üzerinde oluyor. Gece çok soğuk olmamasına rağmen, buzul her zaman sert karda tırmanış imkanı veriyor. Dünkü 16 saatlik yorucu geçişten sonra, bugün Mia Hvara’nın sağ kısmında bulunan inanılmaz güzellikteki sütunları keşfedeceğiz, yaklaşımı kolay ve buzul geçişi yok. İki saatlik yürüyüşün ardından Der-i Cafer boynuna varıyoruz. Burada manzara müthiş, çok güzel panoramik fotoğraflar çekiyoruz. Bu esnada boynun ön kısmındaki, yüksekliği 150 metre kadar olan güzel bir kuleyi tırmanmaya karar veriyoruz. Sürtünmesi güzel, dikey geçişleri olan ve tüm Cilo zirvelerine bakan güzel bir heykeli andıran, bu kaya kulesi üzerinde tırmanmak oldukça keyif veriyor.
3 ip boyu, 120 metre, D+ ve V+ zorluğunda kısa bir rota; Un truc Cafer.
Un truc Cafer |
Un truc Cafer'de tırmanış |
30 Temmuz: Elsan kalkışması ve Mergan tırmanış okulu
Mergan Tırmanış Okulu |
Alexandre’ın karın ağrısı gece boyunca devam ediyor. Sabah, Elsan zirvesi için karar veriyoruz, fakat buzul geçişindeki zorluklar ve isteksizlik sebebiyle rimayenin yanından, geri dönüp kampa geliyoruz.
Sağım zamanları yaklaşan sürüler, aşağıya doğru yaklaşıyor. Barbara’nın teklifiyle, bugün Kürt kampında vakit geçirmeye karar verdik. Aşağıya inen sürü çobanlarının daveti üzerine, çay içmeye geçiyoruz. Sıcağa rağmen giydikleri kalın pantalonlar, bizim terlememize sebep oluyor.
Çobanlar paralel sıralar halinde, karşı karşıya gelmiş iki Rugby takımının oyuncuları gibi oturuyorlar ve ortada büyük bir demlik çay, yanlarına oturuyoruz.
Çocuklar dışarıda top oynuyor. Çobanlar çaylarını yudumlarken; aperatif içkilerin yanında alınan salatalık gibi şekerlerini ısırıyorlar…
Sütler ateş üzerinde ısıtılıyor, birkaç saat içinde yoğurt ya da otlu peynir olacaklar. Çocukların oyunlarından sonra, ortalık birkaç saat sakinleşiyor, yetişkinler namaz kılmaya gidiyor. Mergan’ın Müslüman Kürt topluluğu; Ortadoğu’nun dini klişelerinden uzak, kadınlar burunlarının sonuna kadar örtülü değil, saçlarında dini zorunluluktan değil, geleneksel kıyafetlerden olan renkli eşarplar var.
Daha sonra, kampa yakın kısa bir kaya bloğunda yaptığımız kısa kaya antrenmanı sırasında, Kürt çoban ve çocuklarına kaya tırmanış eğitimi vererek günü tamamlıyoruz.
31 Temmuz: Koyun kırkma ve Mergan Express tırmanışı
Mergan Express |
Bugün özel bir gün, koyun kırkma partisi var. Yaz ayları geçerken, her yıl 31 Temmuz geçmeden, koyunların yünlerini kırkmak için yapılan bu özel güne davet edildik. Akşama kadar, yün kırkma ve yıkaması, barbekü partisi ve Kürtçe şarkılar…
Aileler vadiye dağılmış, hepsinde aynı menü; iki dilim ekmek arasında ızgara et, pilav, domates, salatalık, karpuz ve kaçınılmaz olarak tabii ki çay…
Son fotoğraflar çekilip, son ızgara etli sandviçleri yedikten sonra, yediklerimizi sindirebilmek için kampa yakın iki ip boyu kısa bir tırmanış yapıyoruz.
Mergan Express, 2 ip boyu, 100 metre, TD ve 6a zorluğunda
1 Ağustos: Elsan tırmanışı
Günün ilk ışıklarıyla beraber, birkaç gün önce tembellikten geri döndüğümüz Elsan’a doğru hareket ediyoruz. Çimenler, moren sırtları ve buzul üzerinden ilerleyerek 4 saat sonra Elsan’ın güneybatısındaki sırtın altındayız. Kırıklı kayalar ve kaya üzeri çarşak üzerinden sırtı takip ederek Elsan’ın zirvesine ulaşıyoruz.
Elsan'da tırmanış |
Elsan zirveden Reşko görünümü |
Elsan |
2 Ağustos: Bir mahmuzun sağ duvarında tırmanış, Havva
Havva |
Bugün çadırımızın hemen karşısında, Mia Hvara’nın sağ kıyısında bulunan kompakt kireçtaşı duvara sahip bir mahmuzu tırmanmaya karar veriyoruz. Duvarın altından baktığımızda kolay olabileceğini düşündüğümüz bu hattı 4 ip boyu tırmandıktan sonra, zorluğun artması sebebiyle, ne yazık ki tamamlayamadan geri iniyoruz.
Havva, 4 ip boyu, 200 metre, TD- ve 6a zorluğunda
3 Ağustos: Mir Hamza kalkışması
28 Temmuz’da Elsan çevresindeki keşif etkinliğimizde fark ettiğimiz Mir Hamza, Suppa Dürek buzulunda, sivri bir üçgene benzeyen kireçtaşı yapısıyla, bizim gibi ortalama sınıftaki mütevazi dağcılar için oldukça davetkar görünüyor.
Mir Hamza duvarına yaklaşım esnasında, Suppa Dürek buzulu üzerindeki bir buzul çatlağı (bergschrund) yaklaşımı engellemektedir.
Sessiz bir duvar, güzel kompakt kireçtaşı ve rota bulma sorunlarıyla geçen 450 metrelik bir tırmanışın ardından Mir Hamza’nın zirvesine ulaşamadan geri dönüş kararı alıp, inişe geçiyoruz.
Mir Hamza |
Mir Hamza'da tırmanış |
4 Ağustos: Mir Hamza’dan Hakkari’ye
Mergan kampımızın sonunda şoförümüz bizi Hakkari’ye geri götürmek için kampa ulaşıyor. İki gün önce başlayan Ramazan ayı sebebiyle sakinleşen kamp hayatı, dönüş hazırlıklarımız sebebiyle hareketleniyor. Kürtçe söylenen şarkıların ardından, Mergan’dan ayrılıp Hakkari’ye doğru yola çıkıyoruz. Hakkari’den sonra, yolumuz Kaçkar dağlarına doğru devam edecek…
Alexandre Darrioulat, Thomas Gurviez, Barbara Satre
Rapor ve fotoğrafların kullanım hakkı için Barbara Satre’ye teşekkürler…
Not: Raporun Kaçkar Dağları kısmı bu yazıda ele alınmamıştır.
Yazar: Serkan Ertem 5 Haziran 2015 / Bursa
Dipnotlar
[1] Bernard Amy, 1969 Cilo Sat ekspedisyonu
[2] Bernard Amy
[3] La Montagne Des Autres
[4] Unutulmuş Dağlar, Cilo Sat
[5] Raporun tamamı
Editör Notu
Yazıda yer alan görüşler tırmanışları yapıp raporlandıran Fransız tırmanıcılarındır. Takoz Teknik Tırmanış Dergisi ve editörleri burada yer alan görüşlerle ilgili herhangi bir sorumluluk kabul etmez.
* Cilo Dağları ile ilgili daha önce yayımlanan tırmanış yazılarının listesi şöyledir:
Uğur Uluocak, Cilo: Hasretin Dağlarında, Atlas Dergisi, sayı 115, 2002
M. Haldun Ülkenli, Evet, Cilolar'daydık, Takoz Teknik Tırmanış Dergisi, sayı 16, 2002
Hacı Tansu, Hasretin Dağları Cilo'lar, Takoz Teknik Tırmanış Dergisi, 2010
Doğan Palut, Hakkari'de Bir Mevsim, Takoz Teknik Tırmanış Dergisi, sayı 33, 2014
|