E-Posta: Şifre:
 Üye Ol  -  Şifremi Unuttum
Dedegöl'de 3 Gün
25.06.2014
Facebook Google+

Dedegöl, Eldere
Dedegöl Dağları'nın Kuzukulağı Yaylası tarafından genel görünümü. Soma 301+ rotasının masif üzerindeki yeri fotoğrafın sol tarafında kırmızıyla işaretlenmiştir.

Ankara’nın resmi olarak varolmayan tırmanış kulübü BTC olarak ne zamandır Dedegöl’e gitmek için plan yapıyorduk. Daha önceki Dedegöl tırmanışlarından Mayıs ayının, eğer yağmura denk gelmezse tırmanış için en uygun zaman olacağına kanaat getirdik ve 19 Mayıs’taki 3 günlük tatile birkaç gün daha ekleyip yola çıkmaya karar verdik. “3 Muz” tırmanışının sunumu için Ankara’ya gelen Zorbey Aktuyun da bu planı duyunca İstanbul’a dönmekten vazgeçip bizimle gelmeye karar verdi. 19 Mayıs haftasını beklerken, Zorbey’i bir yandan Ankara gece hayatı ile tanıştırıp bir yandan da Bolduvar’daki sert rotalara soktuk. Biz içer gibi yapıp Zorbey’i içirdik; rotalardan ayak tutamaklarını eksilttik. Ama hem sarhoş olmadı, hem de rotaları bitirdi; adam tam bir sporcu çıktı.

Dedegöl’ün yerlisi Bora Maviş de son anda işlerini halledip ekibe katıldı. Bora, Dedegöl’ün dibindeki ilçe olan Isparta Aksu doğumlu. Kamp yerine gelen çobanlarla “sen kimlerdensin?” muhabbeti yapacak kadar oralı.

16 Mayıs Cuma akşamı Bora, Zorbey, Erkin (Çakmak), Fatih (Dündar), Kemal (Sezen) ve ben; iki araba, altı tırmanıcı ve çok sayıda mühimmatla, her zamanki gibi işyerlerinden kaçarcasına çıkıp yola düştük. Plana göre kampa gece yarısı gibi varıp hemen yatacak, sabah da hemen rotalara girişecektik. Ama hem Ankara’dan geç çıkabildik, hem de Eldere’ye vardığımızda yayla yolunda beklemediğimiz bir sürprizle karşılaştık: Yoldan dere geçiyordu. Fatih’in arabasını vura çarpa bir şekilde geçirdik ancak Erkin’in emektar bu dere rallisi için fazla uzun ve fazla alçaktı. Gece karanlığında uçurumlarla dolu Kuzukulağı yayla yolunu iki kere inip çıktık, çadırları kurup tulumlara girdiğimizde gün çoktan ışımaya başlamıştı.

2-3 saat kadar uyuyup yorgun bir şekilde kalktık. Hava güneşli ama soğuktu. İlk günü zaten kısa rotalarda geçirmeyi planlamıştık. Fatih, Kemal, Erkin ve Zorbey Paratoner Kuleler bölgesine [2]; Bora’yla ben de “Burn Europe” [3] rotasının olduğu duvara doğru yola koyulduk.

Rotanın ilk iki ipi ile son iki ipi birbirinden tamamen farklı. Zaten aralarında da 150-200 metrelik bir yürüyüş ve isterseniz rotadan kaçmanıza da izin veren dev bir set var! İlk ip yorucu bir yüzey tırmanışı, son 6-7 metresi yumruk genişliğinde bir çatlak ile geleneksel olarak devam ediyor. Zorluk Takoz’da yayınlanan rota bilgilerinde 7+/8- olarak geçiyor ama belki ısınmadan girdiğimizden, belki az uykudan bize biraz daha zor geldi. Son iki ip ise normal hava koşullarında eminim muhteşem bir tırmanış deneyimi olurdu; kocaman delikler, cepler ve ufak mağaralarla yükselen hafif negatif bir yüzey! Ama şiddetli rüzgar yüzünden tamamen serseme döndük. Son ip boyunda Bora’yı takip ederken soğuk ve rüzgardan her tarafım kaskatı kesilmişti, robot hamleleriyle güç bela istasyona vardım. Bu ipler rota bilgilerinde 7- ve 7+ olarak geçiyor ama 7- ilk ip için az, 7+ da 2. ip için çok diyebiliriz. İkisi de 7 derece olabilir. Rüzgar yüzünden rotadan iniş yapmayı gözümüz kesmedi. İpleri çekerken başımıza gelecekleri az çok tahmin ediyorduk. O yüzden rotanın bittiği kulenin arkasından sağ tarafa doğru alçalabildiğimiz kadar alçalıp Tunç Fındık ve Efecan Aytemiz’in açtığı “Kayzer Soze” [5,6] rotasına bağlandık sanırım. Bu noktadan 2 ip inerek çarşaklı kaçış setine ulaştık. Her ikisinde de kum saatinden emniyet aldık. Birincisi yürüyerek inişin olanaksız hale geldiği yerden 3 metre kadar sağda. Diğeri kulvarın doğal gidişinde yaklaşık 35 metre aşağıda. 47 metrelik bir çift iple tırmandığımızdan sonda eksik kalan 5-8 metre için de iniş yapmak zorunda kaldık, 60 metrelik bir çift iple tek ipte iniş mümkün. İnişte kullandığımız bu rota bir geniş bir kanal yapısından yükseldiği için rüzgar almıyordu ve rahatlamıştık. Buradan da kaya ayakkabılarıyla acılı bir yürüyüşle çantaları bıraktığımız noktaya ulaştık.

Biz rüzgarla boğuşurken, ekibin geri kalanı da Kuleler’deki bütün rotaları çıkmışlar. Tabi rüzgar ve soğuktan onlar da nasiplerini almışlardı. Akşam kampta yemek yerken mevsimin henüz erken olduğu konusunda herkes hemfikirdi.

Bir önceki gecenin de yorgunluğuyla erkenden yattık. Ertesi gün, her ne kadar gerçek alpinistler gibi erkenden kalkmaya niyetlensek de, sahte alpinistler olduğumuzdan 8.00’e doğru ancak kalkabildik. Gene hızlıca kahvaltı yapıp malzemeleri tekrar bölüştük. Çünkü Bora ve ben, Bora’nın daha önceden gözüne kestirdiği yeni bir geleneksel hattı denemek istiyorduk ve çok miktarda yaylı takoza, özellikle de büyük olanlarına ihtiyacımız vardı. Bizim yaylı takoza olan talebimiz, Fatih ve Kemal’in “Topkapı Tresor’s” [6] rotasına olan arzını karşılamayınca, Fatih ve Kemal piyasadaki yaylı takoz eksikliğinden dolayı gözlerini “Kayıp Dünya” [1] rotasına çevirdiler.

Denemek istediğimiz rota Üç Amaç (Kuleler) sektörün üstüne doğru yükselen sol masifin üzerinde bulunan oldukça belirgin bir çatlak hattıydı. Genelde duvar rotaları uzaktan çok zor görünür, ama yaklaştıkça rotadaki zayıflıklar ortaya çıkar ve rota akla yatmaya başlar. Bu çatlak ise yaklaştıkça kolaylaşacağına sanki daha da zorlaşıyor gibiydi! Rota baştan sona (?) neredeyse dikine yükselen geniş bir çatlak hattıydı ve iki yerinde bu çatlak negatif yükseliyordu. Duvarın dibine vardığımızda bu hattan çoktan vazgeçmiş, alternatif ne yapabiliriz diye etrafa bakınıyorduk. Hedeflediğimiz hattın solunda bir başka çatlak hattı daha vardı ama bir yerden sonra inanılmaz genişlikte bir bacaya dönüşüyordu. O bacaya sığabileceğimiz pek aklımıza yatmadı. Sağ tarafta ise büyük bir Z şeklinde devam eden, tahmini 3 ip boyunda bir başka hat vardı. Denenebilir gibi dursa da beklentilerimizin uzağındaydı. Niyetlendiğimiz rotayı biraz daha inceleyip ana çatlaktaki en zorlu olacağını düşündüğümüz iki noktadan da önce kaçışa izin verebilecek, varyasyonları gözümüze kestirdik. O an sanki buraları geçemezsek sağ ve solda bulunan bu setlere kaçarak bir yerlere bağlanabiliriz gibi düşündük.

Ve saat 11.00 civarı rotaya girdik. 10-15 metre kadar II-III derece serbest tırmandıktan sonra aşağıdan gözümüze kestirdiğimiz ama beklediğimiz kadar rahat olmayan sete ulaşıp ipleri açtık. İlk ipi Bora gitti (46 m, V-). Bu ip aşağıdan da fark edilen belirgin sette bitiyor. İkinci ip hafif yatık bir yüzeyle başlayıp dikleşen geniş çatlaklı bir dihedraldi. Tırmanışa 2 çantalı olarak başlamıştık, artçı esas yükü (ayakkabılar, su, vs.) taşırken lider de ufak bir çantada su torbası (hortumlu olanlarından) ve kendi yağmurluğunu taşıyacaktı. Hava soğuk olduğundan yağmurluğu üzerimden zaten çıkarmamıştım, ama sırtında suyla bu geniş çatlağa girmenin ne kadar büyük bir salaklık olduğunu ipin yarısına geldiğimde anlayacaktım.

Geniş çatlak, ecnebilerin yaygın tabiriyle “off-width”, tırmanış estetiğiyle hiç alakası olmayan bir stil. Kol ve bacak sıkıştırmak, omuz-sırt dayamak, dirseklerinizi birer takoz gibi kullanmak gibi fantastik hamleler yapmak zorunda kaldığınız “off-width” tırmanışlarını, tırmanıştan ziyade dövüş sanatları içerisinde değerlendirmek daha doğru olabilir.

Buradaki geniş çatlağın beni ilgilendiren kısmı ise sık sık sırtımı ve omzumu çatlağın içerisine sokmamı gerektirmesiydi. İstasyondan sanırım 10-15 metre kadar yukarıda kalçalarıma doğru bir ıslaklık yayılmaya başladı. Rota zor ve tedirgin ediciydi ama altıma yapacak kadar da korkmamıştım. Neden ıslanıyordum? Çatlakta sıkışarak, sürtünerek milim milim hareket etmeye çalışmaktan sırtımdaki çantada su taşıdığım ve sıkışmanın etkisiyle bu suyun üzerime aktığı da aklıma gelmiyordu. Biraz daha tırmandıktan sonra Bora aşağıdan “su akıtıyorsun!” diye seslenince, yaptığım hatanın farkına vardım. Ama durup çantayı çıkaracak ya da düzeltecek pozisyonda da değildim. Güç bela su torbasının hortumunu bir yerlere sıkıştırıp su akışını biraz kesip devam ettim. İstasyona vardığımda üzerimdeki orta ve büyük boy yaylı takozların hepsini kullanmış ve yağmursuz bir günde donuma kadar ıslanmayı başarmıştım (33 m, VI+/VII-).

İkinci ipin sonu çatlağın küçük bir set yaptığı yerdeydi. Çatlak buradan sonra kısmen negatif olarak yükseliyordu. Çatlağın sağında çok da zor gözükmeyen, hatta hafif pozitif sayılabilecek bir yüzey vardı. Bulunduğumuz setten sola doğru ise, set incelerek yükselip devam ediyordu. Aşağıdan kestirdiğimiz ilk kaçış noktası bu sola giden setti. Ancak kaçış olabileceğini düşündüğümüz bu incelen setin devamının çıkmaz duvarla bittiğini de, setin bitiş noktasına 3. ipin istasyonundan aşağıya bakınca anlayacaktık. Önümüzde yükselen negatif geniş çatlağın sağındaki yüzey ise çok fazla emniyet imkanı gözükmemesine rağmen kolay gibiydi. Hızlıca malzeme değişimini yaptık ve Bora kolay gözüken ama hiç de gözüktüğü gibi çıkmayacak olan bu korkutucu ipe girdi.

Bora sağdaki kovuğa doğru geçip yavaş yavaş -fazla yavaş- yükselmeye başlayınca bir terslik olduğunu anladım. Artçı gitmeye başladığımdaysa bu ip bana denk gelmediği için şükrediyordum; yüzeyde zor denge hamleleri ve kötü pozisyonlarda atmak zorunda kalınmış emprovize malzemeler! (30 m, VI+/VII-). Yukarıda Bora’yı bir kovuğa tünemiş buldum. Kovukta iki kişi için yer yoktu, malzemeleri değiştirirken birimizin ileri geri tırmanması gerekiyordu. Aşağıdan gelen ana çatlak ise kovuğun 2 metre kadar solunda kalmıştı. Ve o 2 metrelik yan geçiş hiç de hoş gözükmüyordu. Çatlak buradan dihedral şeklinde biraz devam edip, daha negatif bir eğimle gökyüzüne yükseliyordu ve devamı bulunduğumuz noktadan görünmüyordu. Çatlağın negatif eğiminin arttığı kısmın solunda ise düz, ama belirgin olarak tutamaklı bir yüzey vardı.

Negatif ve belirsizlikle dolu çatlağa girmektense, burada da şansımızı yüzeyde denemeye karar verdik. İpe girdim, biraz soğuktan, biraz da korkudan titreyerek yan geçişe başladım. Lider çantasındaki suyu bitirdiğimizden (zaten yarısı benim üstüme dökülmüştü) onu da büyük çantaya tıkmıştık. O yüzden daha rahattım. Neyse ki ilk 2 metrelik yan geçiş gözüktüğünden kolay çıktı. Biraz boşluk hissi olsa da iyi tutamaklarla ana çatlağa yani dihedrale ulaşıp burada biraz (2-3 metre kadar) yükseldikten sonra, planladığımız gibi çatlağı bırakıp soldaki yüzeye geçtim. Bu yüzeyin sonunda, yüzeyin hafif solundan başlayan ve aşağıdan gözükmeyen bir çatlak hattı daha vardı. Bu dik çatlak 3-4 metre kadar yükselip yukarıda ana çatlaktaki negatif bölümün üstüne bağlanıyordu. Bu çatlak çok da zor değildi ve aşağıya yerleştirdiğim malzemeler de sağlamdı. İpte sürtünme olmaması için bu kısmı malzemesiz geçip ana dihedrale geri girdim. Artık iyice genişleyen çatlaktan 20-25 metre kadar devam edip büyük bir sete ulaştım. Burası herhalde bütün rotadaki en rahat istasyon yeriydi, rahat rahat dolaşabiliyorduk (35 m, VI+/VII-). Bu setin 20-30 metre yukarısında ise artık duvarın yattığı belli oluyordu. Setin solunda içeri doğru mağaramsı bir yapı vardı ve bu mağaranın sağından hafif yatık ama pürüzsüz bir baca yukarı gidiyordu. Solunda ise yumruk genişliğinde bir çatlak hattı yükseliyordu. Sağda ise son kaçış noktası olabileceğini düşündüğümüz set vardı. Sette önce sağa doğru ilerleyip bir baktıysak da, çıktığımız rotanın bütünlüğünü bozmamak için soldaki iki alternatiften birine girmeye karar verdik. Bora baca yaparak yükselip soldaki çatlağa girdi ve alt tutuşlarla sola yan geçip yukarı devam etti. Bu ipin sonunda geniş bir sete çıktık. Buradan sonra artık duvar yatmaya başlıyordu (20 m, VI). İpleri toplayıp ayakkabıları giydik ve yukarı doğru II-III derecelik kısa etaplardan oluşan yüzeyi tırmandık.

Burn Europe rotasının ilk ip boyunda tırmanış. Dedegöl Dağları.
Burn Europe rotasının ilk ip boyunda tırmanış. Dedegöl Dağları.
Soma 301+ rota hattı, Dedegöl.
Soma 301+ rota hattı, Dedegöl Dağları.

Rota çizimlerinden çıkardığımız; bizim rotanın bittiği yer, Tunç ve Efecan’ın dağın batı tarafından başlayan “Delta force” rotasının ortasındaki büyük sete denk geliyor olmalıydı. İlk tahminimiz, Delta Force rotasının 7. ipiyle bir noktada birleşeceğimiz olmuştu. Bir an, o rotada kalacak olan son 4 ipi de tırmanıp asıl zirveye çıkmayı düşündük. Ancak saat 4.00’ü geçmişti ve hızlı olamazsak inişi karanlıkta yapacaktık. Zaten aşağıda epey yıprandığımız için, bundan vazgeçip aşağı inmeye karar verdik. Ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi de birazdan anlayacaktık.

İnmek için dağın batı tarafına dolanmamız gerekiyordu. Tunç’un rota çizimi yanımızdaydı ve tarife göre 7. ipten sonra sağda geniş bir sete kaçış vardı. Buraya kaçarak direkt olarak bir şekilde ana masifin önüne inebilir miyiz diye bir bakmaya karar verdik. Önümüzdeki kalan yüzeyi de tırmanıp 7. ipin bittiği yer olduğunu sandığımız ufak kulenin önüne geldik. Çizime göre sağ tarafımızda bir “tarla” olması gerekiyordu, ama biz dik bir uçurumdan aşağı bakıyorduk!

Herhalde çizimde bir hata var diye düşünerek geri inmeye başladık. Bu sırada artık Tunç ve Efecan’ın tırmandığını tahmin ettiğimiz sırt hattının solunda kalan dev çanağı ve mağarayı zaten görüyorduk. Rotaya başladıkları yere indikten sonra gerisi zaten kolay olacaktı. İşte buradan sonra işler karıştı. Elimizde topoyla acaba buradan mı başladılar diye indiğimiz ilk yerin sonu dik bir uçurumla bitti. Bunun üzerine indiğimiz yüzeyi geri tırmanıp bu sefer dev çanağın en batısına dolandık ve buradan uzun bir iniş yaptık. En sonunda rota çiziminde “dere yatağı” denen yeri bulduk ve yukarıda yaptığımız yanlışı fark ettik. Çıktığımız 5 iplik rotadan sonra sırta doğru yürüyerek ulaştığımız son nokta Delta Force rotasının 7. ipi değil başlangıcıydı! Yani eğer son 4 ip kaldığını sanarak tırmanmaya başlasaydık, fazladan 6 ip kadar daha tırmanarak ufak sürprizle karşılaşacaktık.

Dere yatağına indikten sonra dağın eteklerini dolanarak kampa döndük. Bir yandan yemek yaparken bir yandan da sağ masif’ten ip inişi yapan Kemal ve Fatih’i izledik. Biz Kemal ve Fatih’i beklerken Zorbey ve Erkin geldiler. Onlar da Sarı Kule’deki esaslı “Dark Side of the Moon” [3] rotasını tırmanmışlar ve bizim teğet geçtiğimiz sürprizi bizzat yaşamışlardı. Meğer notlarda 6 ip gözüken rotada, birisi 7+/8- zorluğunda olmak üzere, fazladan 2 ip daha varmış! 4 derecelik kolay bir etap beklerken 7-/8- çıkmak zorunda olmak da biraz moral bozucu olsa gerek!

Herkesin kampa sağ salim dönmesi ve kafamızdaki projeleri bitirmenin verdiği rahatlıkla kamp ateşini harlayıp votkayı açtık…. …. O gün, 5. ip boyundan sonraki rahat yüzeyleri serbest tırmanırken bir yandan da kafamdan rotaya ne ad verebiliriz diye düşünüyordum. Aslında aklıma da tek bir şey geliyordu. Bora’ya ne düşündüğünü sorduğumda onun da benimle aynı şeyi düşündüğünü fark ettim. Bizim Dedegöl’e gelişimizden 1 hafta kadar önce Türkiye tarihinin en acı olaylarından biri yaşanmış, yüzlerce maden işçisi Soma’da hayatını kaybetmişti, Soma’dan başka ne isim konabilirdi ki? Kaybettiğimiz madencilerin anısına, SOMA 301+…

Yazar: Uğur E. Alkan

Rota Bilgileri

Soma 301+
İlk çıkış: 18 Mayıs 2014, Bora Maviş, Uğur Alkan
1. İp: 5-, 46 metre
2. İp: 6+/7-, 33 metre, geniş çatlaktan tırmanış, çatlağın negatifleştiği yerde soldaki sette istasyon, malzeme yerleştirmek sorunlu.
3. İp: 6+/7-, 30 metre, ana çatlağın sağındaki yüzeyden tırmanış, kovukta istasyon, malzeme yerleştirmek sorunlu.
4. İp: 6+/7-, 35 metre, negatif geniş çatlağın solundan geçiş, büyük sette istasyon.
5. İp: 6, 20 metre, setin solundaki dev bacanın solundaki görece ince çatlaktan tırmanış.

Dark Side Of The Moon
İlk tekrar (tam emin değilim): 18 Mayıs 2014, Erkin Çakmak, Zorbey Aktuyun
1. İp: VIII, 30-35 metre, sadece bolt
2. İp: IX-, 30-35 metre, sadece bolt, girişi daha zorlu, genelde derecesinin yumuşak sınırında
3. İp: VI+, 30 metre, bolt + 1 yaylı takoz
4. İp: VII+/VIII-, 30-35 metre, bu ipte çatlak başlıyor, hafif negatif girişli, yorucu homojen zorlukta bir çatlak, bolt + istasyona 10 metre kala kırmızı BD Camalot'tan küçük 2 yaylı takoz
5. İp: VI+, 25-30 metre, bolt + 1 takoz + birkaç yaylı takoz
6. İp: IV, 25 metre, kulvar
7. İp: VII, 25 metre, sadece bolt, 20 metresi malzeme atmanın zor olduğu bir off-width
8. İp: VI-, ?? metre, sağdan giden çatlak biraz yükselince görünüyor, 2-3 yaylı takoz ve takoz atıldı
Rotanın geneli için takoza gereksinim olmayabilir. Atılan en büyük yaylı takoz ise kırmızı BD Camalot (No:2), ancak götürülebilirse No:3 de götürülebilir.



TAKOZ Teknik Tırmanış Dergisi’nde daha önce yayımlanan Dedegöl yazıları ve haberler

[1] Mustafa Kalaycı ve Öztürk Kayıkçı. Kayıp Cennet Eldere ve Dedegöl, Takoz 21, s 20-23. İçerdiği rotalar: Le Monde Perdu (Kayıp Dünya), Tanrının Parmağı.
[2] Mustafa Kalaycı. Yolun Sonu Eldere, Takoz 24, s 14-22. İçerdiği rotalar: Paratoner, Lost in Turkey, Güzel Eldere.
[3] Haberler, Takoz 26, s 52. İçerdiği rotalar: Ceza, Bizim Oğlan, Baba Kule, Dark Side of the Moon, Burn Europe.
[4] Tunç Fındık. Dedegöl'e Dönüş. Takoz 28, s 6-8. İçerdiği rotalar: İlyushin, Kraken
[5] Haberler, Takoz 28, s 50. İçerdiği rotalar: İlyushin, Kraken, Kayzer Soze, Delta Force, Kurt Yolu, Kuzu Kulağı.
[6] Tunç Fındık. Rota Çizimleri. Takoz 28, s 56-62. İçerdiği rotalar: Tresor de Topkapı, İlyushin, Kraken, Kayzer Soze, Delta Force, Kurt Yolu, Kuzu Kulağı.




Ankara: Dagh Dash - Kızılay (312) 230 3310, Dost Kitabevi - Kızılay (312) 425 2464, K2 Outdoor - Kızılay (312) 425 5822, Bursa: Doğa Spor - Heykel (224) 223 6995, Patika Outdoor - Osmangazi (224) 221 1090, İstanbul: Adventure Republic - Kızıltoprak (216) 346 4164, Adrenalin - Karaköy (212) 293 1530, Adrenalin - Beşiktaş (212) 260 6002, Atlas Outdoor - Karaköy (212) 252 3282, Boulderhane - Taksim, Boulderistanbul - Kadıköy, K2 Outdoor - Kadıköy (216) 336 3635, Kanyon - Beşiktaş (212) 261 8961, Kutup Ayısı - Beyoğlu (212) 252 4349, Swat Outdoor - Kadıköy (216) 418 6670 İzmir: Dağ Evi - Alsancak (232) 465 0016, Küçük Duvar - Bayraklı (232) 344 4022, Trabzon: Bilginler Outdoor (462) 321 1633, Olgun Çağlar (541) 235 5550.
TAKOZ Teknik Tırmanış Dergisi UYARI: Bu web sitesinde anlatılan etkinlikler, oldukça ciddi yaralanma hatta ölüm riski taşımaktadır. Yeterli teknik ve mental seviyeye ulaşmadan kesinlikle böylesi etkinlikleri gerçekleştirmeyiniz. Bu tür riskleri üstlenmek, öncesinde yeterli fiziksel ve teknik birikimi ve deneyimi gerektirir. Bu web sitesinn in içeriği, benzer etkinliklerde oluşacak olası kazalar için herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Yayınlanan yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir. Site içeriği başka web sitesi, magazin, broşür ve benzeri yayınlarda kullanılamaz.


Toplam ziyaretçi sayımız: 2.240.461